Dünyamı Dolduracak Bir “Zirve” İstiyorum
Her geçen gün sosyal paylaşım platformlarının daha fazla ön plana çıktığını görüyoruz. Artık hepimiz sadece izleyici olmayı değil, aynı zamanda katılımcı olmayı da istiyoruz. Hepimiz birer içerik üreticisiyiz ve bu da ulaştığımız kaynakları çeşitlendiriyor. Televizyon kanallarında bile bu durumun örneklerini görüyoruz. Mesela Acun Ilıcalı, teması tamamen sosyal paylaşıma dayalı olan bir televizyon kanalı kurdu. Kanalın izleyicileri aynı zamanda oyuncuları olabiliyor ve büyük bir izleyici kitlesi tarafından ilgiyle takip ediliyor.
İnsan Kaynakları alanına geri dönersek, katıldığımız eğitimlerde ve zirvelerde bu sosyal paylaşım ortamını yaşayabiliyor muyuz? Bu yıl ilk kez bir zirve platformunun sosyalleşmeye başladığına tanık olduk. MCT İnsan Kaynakları Zirvesinin teması “Sahne Senin: Varlığınla Fark Yarat” idi. Bu kapsamda kurulan online sunum platformu ile izleyicilere de sahne alma fırsatı verildi. Peki yeterli mi? Bir zirveden başka neler bekliyoruz?
Bu soruyu, görüşlerine önem verdiğim değerli blog yazarı ve eğitmen Ahmet Eryılmaz‘a sordum. Sohbetimizden bu füzyon yazısı doğdu. (Bu yazının başlığı ise Zeki Müren’in anısına benden Coco Maya de Medina’ya gitsin)
Gerçekçi: Günlük yaşamı yansıtan, kuramsal yönü görece daha az, çoğunlukla uygulanabilir ve pratik çözümler sunan, örneğin ters yüz eğitim sürecini detaylandıran ve birebir yaşatan paralel oturumlar.
Pragmatik: Gerekçelendirilebilir, verilere dayalı sonuçların paylaşıldığı, örneğin son MCT Zirvesindeki İK araştırması bulgularının paylaşıldığı oturumlar.
İnteraktif: Şu anda aktif bir konuşmacı ve sürekli canlı tutulmaya çalışılan dinleyiciler var. Katılımcılar öne çıkmalı, örneğin o anda yazdıkları tweet’ler ile devam eden bir oturumda baş role çıkabilmeliler.
Spontan: Akışın durumsal olarak değiştiği oturumlar neden olmasın? Bir tema etrafında molalarda kaydedilen videoların tartışıldığı bir oturumu izlemek istemez misiniz?
Cesur: Hataların ve zaafların analiz edildiği, olumsuz şeylerin de konuşulabildiği bir ortam yaratabiliriz. Örneğin “İsmi Gizli İK’cıların İtirafları” ana oturumu! İK’nın hemen her alanında itirafta bulunmak isteyecek İK’cılar olacaktır.
Tüm bunların ötesinde tüm anlatımlar basit ve sade olmalı. Hayatın içinden örnekler olmalı. Ahmet Bey bu noktada eskiden Açık Radyo’da yaptığı bir programdan örnek verdi. Adı “Hayatın İçinden Yönetim” olan programının bir bölümünde iyi bir esnaf lokantası aşçısını konuk etmiş ve kurum değerlerini (tabi o öyle demiyormuş), başka bir bölümde Cem Botanik’in sahibiyle bitki hastanesi fikrini nereden bulduğunu konuşmuş.
Zirvelerde daha fazla katılımcı sesi duymaya ve daha hayatın içinden isimlere ihtiyacımız var. Tanınmış isimler, yabancı konuşmacılar yine olmalı, her zaman olacaktır. Ama bu saydığımız yenilikleri de mutlaka dahil etmeliyiz.
Siz bir zirveden neler bekliyorsunuz? Yorumlar kısmında paylaşımlarınızı bekliyoruz.
Ali Cevat Ünsal • 14 Şubat 2015
Yazı şahane olmuş. Tebrikler. Zirveden beklentiler konusu farklılıklara gebe. Koçluktan beslendiğim kadarıyla söyleyeyim; kaç insan varsa o kadar çeşit vardır. Dolayısıyla her bireyin farklı beklentileri olduğu gibi zirvenin temasız ve doğaçlama kalma tehlikesi de var. Elbette daha katılımcı olmalı ve konuşanı dinlemekten öteye geçmeli. Etkileşim daha üst boyutta olabilir. Ayrıca “uygulanmamış” uygulamalardan bahsedilmemeli diye düşünüyorum. Bir yönetici sahnede muhteşem şeylerden bahsediyor ama yanımda oturan kişi orada çalıştığını fakat bunların hiç de doğru olmadığını iletebiliyor. Biraz gizem, biraz etkileşim ve samimiyetin üst noktada olduğu bir zirve hayal edebilirim.
İnsan Kaynakları Zirvesi 2017: Karsu, Human ve Merak Etmek